Tarık Suresi
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
وَالسَّمَٓاءِ وَالطَّارِقِۙ
Ves semâi vet târik.
Andolsun gökyüzüne ve Târık’a.
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الطَّارِقُۙ
Ve mâ edrâke met târik.
Târık’ın ne olduğunu sen ne bileceksin?
اَلنَّجْمُ الثَّاقِبُۙ
En necmus sâkib.
O, (karanlığı) delen yıldızdır.
اِنْ كُلُّ نَفْسٍ لَمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌۜ
İn kullu nefsin lemmâ aleyhâ hâfiz.
Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde bir koruyucu bulunmasın.
فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ مِمَّ خُلِقَ
Fel yenzuril insânu mimme hulik.
Öyleyse insan, neden yaratıldığına bir baksın.
خُلِقَ مِنْ مَٓاءٍ دَافِقٍۙ
Hulika min mâin dâfik.
Atılan bir sudan yaratıldı.
يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَٓائِبِۜ
Yahrucu min beynis sulbi vet terâib.
O su, bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar.
اِنَّهُ عَلٰى رَجْعِه۪ لَقَادِرٌۜ
İnnehu alâ rec’ıhî le kâdir.
Şüphesiz O (Allah), onu (insanı) yeniden diriltmeye de kadirdir.
يَوْمَ تُبْلَى السَّرَٓائِرُۙ
Yevme tubles serâir.
O gün bütün sırlar ortaya dökülür.
فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍۜ
Fe mâ lehu min kuvvetin ve lâ nâsır.
O zaman (insanın) ne bir gücü olur, ne de bir yardımcısı.
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الرَّجْعِۙ
Ves semâi zâtir rec’.
Andolsun o dönüşlü gökyüzüne.
وَالْاَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِۙ
Vel ardı zâtis sad’.
Ve o yarılan yeryüzüne.
اِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌۙ
İnnehu le kavlun fasl.
Şüphesiz o (Kur’an), hak ile batılı ayıran bir sözdür.
وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِۜ
Ve mâ huve bil hezl.
O, bir şaka değildir.
اِنَّهُمْ يَك۪يدُونَ كَيْدًاۙ
İnnehum yekîdûne keydâ.
Onlar (inkârcılar) bir tuzak kuruyorlar.
وَاَك۪يدُ كَيْدًا
Ve ekîdu keydâ.
Ben de bir tuzak kuruyorum.
فَمَهِّلِ الْكَافِر۪ينَ اَمْهِلْهُمْ رُوَيْدًا
Fe mehhilil kâfirîne emhilhum ruveydâ.
O halde kâfirlere mühlet ver; onlara biraz zaman tanı.