Nefs Mertebeleri: İnsanın Manevi Yolculuğu
Tasavvuf, insanın en büyük cihadı olan nefsine karşı mücadelesinin ilmidir. Nefs, insanın öz varlığı, benliği ve iç dünyasıdır. Kötülüğe de iyiliğe de meyli olan bu cevher, terbiye edilmediğinde insanı en aşağı mertebelere düşürürken, terbiye edildiğinde ise Allah’a vuslatın bineği olur. Bu yolculuk, “Nefsini bilen, Rabbini bilir” hadis-i şerifinin sırrına erme yolculuğudur.
Kur’an ve Sünnet’te Nefs Kavramı
Nefs, Kur’an-ı Kerim’de hem kınanan hem de övülen yönleriyle ele alınır. Bu, onun potansiyelini ve terbiye edilebilirliğini gösterir.
وَنَفْسٍ وَمَا سَوّٰيهَاۙ فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوٰيهَاۙ
“Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki…”
(Şems Suresi, 7-8)اِنَّ النَّفْسَ لَاَمَّارَةٌ بِالسُّٓوءِ
“…Çünkü nefis, Rabbimin merhamet ettiği hariç, şiddetle kötülüğü emreder…”
(Yusuf Suresi, 53)Peygamber Efendimiz (s.a.v), nefisle mücadelenin en büyük cihad olduğunu buyurmuştur:
Bir savaştan dönerken ashâbına şöyle buyurmuştur: “Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz.” Ashâb-ı Kirâm “Büyük cihad nedir yâ Resûlallah?” diye sorduklarında, “Nefisle olan cihaddır.” cevabını vermiştir.
(Beyhakî, ez-Zühd)Nefsin Yedi Mertebesi
Tasavvuf büyükleri, Kur’an ve Sünnet ışığında, nefsin manevi yolculuğunu yedi mertebeye ayırmışlardır. Her mertebe, bir imtihan ve arınma basamağıdır.
1. Nefs-i Emmâre (Kötülüğü Emreden Nefs)
Nefsin en aşağı ve en tehlikeli derecesidir. Terbiye edilmemiş ham nefistir. Sürekli olarak şehevî arzulara, haramlara ve kötülüklere meyleder. Bu mertebedeki kişi, yaptıklarından pişmanlık duymaz.
Hz. Yusuf’un (a.s) diliyle Kur’an’da şöyle geçer: “Ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü nefis, Rabbimin merhamet ettiği hariç, şiddetle kötülüğü emreder.”
(Yusuf Suresi, 53)2. Nefs-i Levvâme (Kendini Kınayan Nefs)
Bu mertebede kalp, imanın nuruyla biraz aydınlanmıştır. Kişi günah işlediğinde vicdanı sızlar ve kendini kınar. Pişmanlık duyar ancak yine de günahlara düşebilir. Tövbe ile hayır arasında gidip gelen bir haldedir.
وَلَٓا اُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ
“Kendini kınayan (pişmanlık duyan) nefse de yemin ederim.”
(Kıyâme Suresi, 2)3. Nefs-i Mülheme (İlham Alan Nefs)
Zikir ve ibadetlerle saflaşmaya başlayan nefistir. Artık hayır ve şerri, iyi ile kötüyü daha net ayırt etmeye başlar. Allah’tan ilhamlar almaya başlar. Ancak hâlâ tehlike geçmiş değildir.
فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوٰيهَاۙ
“…Ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki…”
(Şems Suresi, 8)4. Nefs-i Mutmainne (Huzura Ermiş Nefs)
İman hakikatlerinin kalbe tam olarak yerleştiği, şüphe ve tereddütlerden kurtularak tam bir teslimiyetle Allah’a yöneldiği mertebedir. Bu nefis, Allah ile huzur bulmuştur.
يَٓا اَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُۙ
“Ey huzura kavuşmuş nefis!”
(Fecr Suresi, 27)5. Nefs-i Râdiye (Razı Olmuş Nefs)
Allah’tan gelen her şeye, hayra da şerre de tam bir rıza ve teslimiyet gösteren nefistir. Başına gelen her hadisede Rabb’inin bir hikmeti olduğunu bilir ve isyan etmez.
ارْجِع۪ٓي اِلٰى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةً
“Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!”
(Fecr Suresi, 28)6. Nefs-i Mardiyye (Razı Olunmuş Nefs)
Sadece kulun Rabb’inden değil, Rabb’inin de kulundan razı olduğu mertebedir. Bu makamdaki kulun her hali ve her ameli, Allah’ın rızasına uygun hale gelmiştir.
“Sen O’ndan razı, **O da senden razı olarak** Rabbine dön!” ayeti, bu mertebeye de işaret eder.
(Fecr Suresi, 28)7. Nefs-i Kâmile / Sâfiye (Olgunlaşmış / Saf Nefs)
Nefsin ulaşabileceği en son ve en yüce mertebedir. Artık tamamen saflaşmış, bütün kötü sıfatlardan arınmış, güzel ahlakla bezenmiştir. Bu makam, irşad ile görevli olan peygamberlerin ve büyük velilerin makamıdır.
Allah Dostlarının Dilinden Nefs Terbiyesi
“Ölmeden önce nefsinizi öldürünüz. O, sizin bineğinizdir. Bineğinize iyi bakın, onu terbiye edin.”
Mevlana Celaleddin Rumi (k.s)“Nefs, terbiye edilmemiş bir at gibidir. Eğer dizginlerini eline almazsan, seni helak uçurumlarına sürükler.”
İmam-ı Gazali (r.a)“Nefsine muhalefet ettiğin kadar, Rabbine muvafakat etmiş olursun.”
Abdülkadir Geylani (k.s)